Peşinen söyleyim benim olmamış Montessori bebesi şu an okulda :)
İpek’in
doğduğu yıllarda Montessori bir akımdı. Sosyal medya Montessori paylaşımı yapan
anneler ile dolup taşıyordu resmen. Duyu oyunları renkli düğmeler plastik
iğneler, ayakkabı bağlama, şablonları, sofra kurma şablonları, çocuk ayakkabılarını doğru alabilsin diye
mandal takmalar, kendi kendine montu en kolay nasıl giyerler alıp başını
gitmişti. Bir de okulları vardı bir anda
furya şeklinde çıkan, normal kreşlerin 3 katıydı fiyatları o zamanlar
İstanbul’da . Amaç neydi çocuğa kendi
işlerini yapabilecek yetiyi kazandırmaktı esasında.
Şimdi
nerelerde o Montessori bebeleri? Walla benimki 7 yaşında hala ayakkabısını bana
bağlatıyor, sofra kurmak şöyle dursun ben hazırlarken iki çatalda sen koy
dediğimde sanki dünyanın en zor işini istemişimde o da bana lütfedivermiş gibi
havalara giriyor. Sabah yatağını
toplaması ayrı bir mucize olur –yapamıyor mu, yapabiliyor elbette- ama
işine gelmiyor. Çok şükür kendi giyinip, saçlarını kendisi topluyor. 6 yıldır bıkıp usanmadan verdiğim Montessori ancak
bu kadarına yaradı J
Peki
neden böyle oldu? Sevgili Maria Montessori başardı hatta bunu bir disiplin
olarak yayınladı da biz neden beceremedik. Cevap basit aslında biz Yeni Nesil
Türk Anasıyız. Çocuğun derdiyle
dertlenen asla üzülüp ağlamasına izin vermeyen, çocuğun önünde el pençe , emre
amade duran, saçını süpürge eden, çocuk
büyütürken kendini tüketen, tek kariyeri çocuk yetiştirmek olup, çocuk
üzerinden tüm egosunu tatmin eden. Bu dünya da sadece kendi çocuğu özel ve tek
zanneden. Bir başkası ve hatta babası bile çocuğa tek kelime edemezken kendisi
en küçük öfke yada hayal kırıklığı anında tüm hıncını çocuktan çıkaran. Her
şeyin mükemmelini arzulayan, mükemmel anne, dahi çocuk, pesbembe evlilik mitine
inanan. Instagram’da facebook’ta zaman
geçirmek dışında hiçbir gerçek hobisi olmayan, bunun bir de ergenliği var diye
düşünmeyip, çocuk kendi hayatını kurmaya başladığında dımdızlak ortada kalan. Histerik,
takıntılı, ne sevdiği ne sevmediği belli olmayan Yeni Nesil Türk Annesi.
Hal
böyle olunca da uymadı bizim kültüre bu Montessori ilk başlarda her şey
güzeldi. Renkli kocaman düğmeler, şöniller boncuklar, beraber bir şeyler
yaparken ortaya çıkan sevgi dolu manzara çok iyi resim veriyordu oysa. İyi de
beğeni topluyor (like alıyordu) ama birde madalyonun öbür yüzü vardı. Sofraya
iki tabak koydurup, sonra kaşık kaşık yemeğini biz yediriyorduk, okul
yollarında çocukların çantalarını taşıyorduk, onların adına karar veriyor-o
yemez, o içmez, o istemez- başka bir taraftan da oyuncaklara boğuyor,
teknolojik dadıyı (tablet/telefon) yanlarından eksik etmiyorduk.
Hadi
içselleştirdik diyelim bu seferde mahalle baskısı vardı. 3 yaşında çocuk
ayakkabısını kendi giymeye çalışırken yardım etmeyince, yere döktüğü suyu
silmesi için eline bez uzattığınızda,
kendi suyunu almak için çabalamasını izlerken hop birileri çıkıp çocuktan önce
yapıveriyordu. Üstüne ilgisiz -kötü-
anne diye etiketleniyordunuz. Hal böyle
olunca o güzelim Montessori elimizde patladı.
Asıl
Montessori bizim çocukluğumuzdaydı ama işte öyle istemsiz, doğal, adı -teşhisi
konmamış. İlk okulda kardeşimle beraber karda yağmurda okula yürüyerek
gitmemizdi Montessori annem bulaşıkları yıkarken benim durulamam, erkek
kardeşimin çamaşır katlaması, hep
birlikte kapattığımız mantılar,sabah kim ilk uyanırsa onun hazırladığı
kahvaltıydı mesela.
Veli
toplantısında öğretmenler çocuklarınıza sorumluluk verin dedi, Acaba
annelerimize de diyorlar mıydı?
Yorumlar
Yorum Gönder