Siyah beyaz TV ve tek kanallı hayatı bilen bir anne olarak,
işaret parmağını kalem, dergideki resmi tıklayıp büyütemeyince bozuk tablet
zanneden bir nesli yetiştirmeye çalışmak bir çılgınlık aslında.
Siyah beyaz TV hayal meyal hatırlıyorum, ama TRT 2 ilk
açıldığında tüm mahalle nasılda heyecanlanmıştık hala aklımda. Ne içindi o heyecan gerçekten bilmiyorum
Babam memurdu benim o yüzden daktilo ve FACIT (çevirmeli )hesap
makinasını yakından tanırım. Comodore 64’le de
küçük yaşta tanıştım. Akşamları babamın işyerinde disketi takarak araba
yarışı oynardık. Sonra hayal kurardık kardeşimle “acaba bir gün evimizde
bilgisayar olur mu” diye. Elbette Bilgisayarın alasını cebimizde taşıyacağımız
aklımızdan geçmezdi.
Yaşım henüz 4’le başlayan çift sayılı hanelere erişmedi ama
plak, kaset, walkman, CD, MP3 çalar ve SPOTIFY evriminin yakın tanıklarındanım.
Ben küçükken şehir dışındaki annanemi aramak için santrali
arar isim yazdırır şanslıysak o gün görüşürdük. Şimdi yine şehir dışındaki
annem 3. Çalışta telefonu açmazsa hemen kötü senaryolar yazmaya başlıyorum.
Velhasıl bu benim çocukluğumdu... Şimdi kızım geçmişte cep
telefonu diye bir şeyin olmadığını, e-posta yerine mektup yazdığımızı ama o
mektubun günlerce ulaşmadığını hayal bile edemiyor... Internet yoktu ve hatta
elektrik yoktu faslına hiç geçemiyorum zaten. Bir kere kuzenine mektup yazdık gönderdik
postaneden dışarı çıkınca “neden çıktık daha Yiğit’in cevabını almadık ki” dedi.
O zaman anladım ki İpek ve onun nesli asla bizim yaşadığımız
dönem hakkında fikir sahibi olamayacaklar. Ve eğer ben teknolojiye uzak kalırsam,
çabalamazsam, bu rüzgara kendimi bırakır koşmazsam belki de gelecekte onun
konuştuğu dili bile anlayamayacağım.
İtiraf ediyorum "Fütürist Anne" olmamın temelinde aslında
iflah olmaz şekilde kaygılı anne oluşum yatıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder